1. ikna
Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,
Onu partiye gitmeye ikna ettim.
Delil bizi onun masumluğuna ikna etti.
Onu ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yok.
Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.
Onu ikna etmeye çalışmanın faydası olmadığını düşünüyorum.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
O, onu istediğini yaptırmaya ikna edeceğini sanıyor.
Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.