1. harika
Görüntü harikaydı.
Çamaşır makinesi harika bir icattır.
Ne harika bir aile!
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.
Harika!
Evin harika.
Bu kuşlar iyi uçmaz ama harika koşuculardır.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
Hepiniz için harika haberim var.
Harika hediye için teşekkürler.
Daha önce böyle harika bir film izlediniz mi?
Harika, değil mi?
Birkaç harika fikrim var ama paraya ihtiyâcım var.
2. önemli
Tarım Kaliforniya'da önemli bir sanayidir.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Hafıza, beynimizin önemli bir fonksiyonudur.
Ofisimde ilgilenecek önemli bir işim var.
Bu önemli değil.
O önemli bir Amerikalıdır.
Çalşmak sadece ekonomik yararlar ve maaş için önemli değildir, fakat aynı zamanda sosyal ve psikolojik ihtiyaçlar ve toplumun iyiliği için bir şey yapma duygusu için.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
Cevap verip vermemem önemli değil.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.